Bazen yorar insanı küçük şeyler; büyük sırlar vardır küçük şeylerin
içinde. Açıldıkça açılır boyuna posuna bakmadan...
Bazen dinlendirir insanı uzaklar; uzaklığa bir yakınlığı vardır
gözlerin.
Gözlerin olduğu kadar gönlün de...
Bazen durur tüm adımlar; adamların tembelliğinden değil yolların
düşündürücülüğünden. Öyle çetrefillidir ki susar ayaklar da kimi zaman...
Bazen sorar gözler diller kabul etse bile. Maharet gözleri bile ikna
etmektir güzel söz söylemek değil.
Bazen durur dünya inecekler iner sonra yoluna devam eder. Ne var
ki herkes için o duruş anı farklıdır. Kimisi içinse hiç dönmez
dünya ki o da apayrı mesele.
Bazen her şeyi bir mimik anlatır bazen gözyaşı bazen bir kelime. Ne
kadar da ağır gelir söylemek bazen bir kelime bile.
Bazen bir anı bir ömür kokar. Bazen bir daha yaşayamayacağını
hisseder insan içinde bulunduğu anı.
Bazen şair olur insan mısra kuramaz. Bazen mısra kurar insan şair
değildir.
Bazen hiçbiridir ne diyeceğini bilemeyen sıradan biridir işte...
Bazen yaşadığını daha çok hisseder insan öleceğini unutur büsbütün.
Bazen yaşadığını tamamen unutur hatta bazen her ikisini de.
Bir anı bir anına uymaz derler ya insan için ya bütün anları
birbirinin aynı olsaydı. Bazen korkutmaz mı bu ihtimal insanı?
Bazen korkar insan gölgesinden. Gölgesinin şahsında kendisinden.
Zira kendi vücudu geçmiştir güneşin önüne. Kendi eseridir gölgesi.
Bazen susar insan dudakları çatlar susuzluktan. Bazen susar insan söylenecek çok söz varken bile.
Bazen dolar insan kimse anlamaz. Bazen herkes anlar kendisi kendisini anlamaz
Yalnızdır bazen insan öyle yalnız bakar ki dünyaya. Bazense hiç yalnız değildir nasıl baktığını bilirse.
Bazen büyük görür insan kendini ne acizliktir! Bazen aciz görür ne büyük bir görüş!
Bazen 'bazen' değil 'her zaman' demek gerek. Ama bilmek gerek ne zaman?
Her 'bezen’in bir zamanı vardır.
--