Bir mizah yazarı, sinirlenip kızdığı birine -varsayalım bir siyasetçiye-:
- Ben, demiş; "sonsuz"un ne olduğunu bir türlü algılayamıyordum; ta ki senin salaklığınla karşılaşıncaya dek...
* * *
Böylesine dikenli bir yergiye acaba ABD'li bir siyasetçi ne derdi?
Belki de gülerek şöyle derdi:
- Şimdiye dek hiçbir işe yaramadığımızı iddia edenler şaşıracaklar; işte nihayet ortaya çıktı bizim de bir işe yaradığımız. Keşke kıvrak zekâlı mizahçımız, kendi "değerini" aynaya tuttuğunda algılayabilseydi "sonsuz"un ne olduğunu.
* * *
AB'li bir siyasetçi, böyle bir yergiye ne derdi acaba?
Ola ki o da şöyle derdi:
- Böyle tırpanlı çiçeklerin de açabildiği bir bahçede bahçıvanlık etmek kolay değil; biz onları özgürlük hortumuyla sularken, bazıları suratlarına tükürdüğümüzü sanıyor. "Sonsuz"u algılamanın en kolay yolu 2 paralel çizginin buluştuğu noktaya bakmaktır. Ola ki orada "zarafet" de buluşuyordur tırpanlı bir çiçekle.
* * *
Yerel bir siyasetçinin ise, ne diyeceği malum:
- Savcılar nerede?